Prens Charles başta olmak üzere İngiltere kraliyet ailesinin gizli Müslüman olduğu konusunda yıllardır süre gelen iddialar mevcut. Şimdiye dek bu iddialar Buckhingam Sarayı tarafından şiddetle reddedildi. Öte yandan gerçek olan ve inkâr edilemeyen bir şey var: Kral Charles’ın İslam’a olan ilgisi.
Geçtiğimiz günlerde taç giyen eski Galler Prensi ve yeni İngiltere Kralı III. Charles’ın İslam’a yönelik ilgisi yeni değil. Yıllarca İslam üzerine araştırmalar yapmış, hatta eserlerde de bu ilgisi yer bulmuş durumda.
İSLAMİ ARAŞTIRMALARIN HAMİSİ
Eski Prens Charles’ın İslami yönelik söylemleri bir tane değil. Defalarca İslam’ın yanı sıra bugünü şekillendiren çeşitlilik ve tarihi yanlışlardan bahsetti.
İngiliz Uluslar Topluluğu’nun 12 temsilcisi daha çok şey yapılması gerektiğinde ısrar ediyor. Yine de İngiliz düzeninin zirvesinde oturan biri olarak bu konuları şaşırtıcı derecede ele aldı.
Kral Charles, İngiltere’de İslam’ın anlaşılmasını teşvik etmek için kurulan Oxford İslami Araştırmalar Merkezi’nin koruyucusudur. Otuz yıl önce, “her yanımızda” olarak tanımladığı İslam’ın ilkelerine hayranlığını ifade ettiği bir konuşma yaptı.
Robert Jobson’ın, eski Prens Charles’ın biyografisini 2018’de kaleme aldı. Kitabında da onun Kuran araştırmalarına atıfta bulunmakta.
Kral Charles, İslami finansın toplumun bazı sorunlarının üstesinden gelmeye yardımcı olabileceğini düşünüyor. Nitekim beş yıl önce bu konudan bahsetti. “Beni ilgilendiren şey, İslam’ın kalbindeki ‘çeşitlilik yoluyla birlik’, eşitlik ve merhametin yanı sıra doğal sermayenin gerektiği gibi kabul edilmesi gerekliliği gibi çok önemli öğretilere dayanmasıdır.”
HRİSTİYANLIK VE İSLAMIN ORTAK NOKTALARINI BELİRTTİ
Charles taç giymeden otuz yıl önce İslam ve Batı adlı bir konuşma yaptı. O zamandan beri dünyada çok şey oldu.
“Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Yahudiler, hepsi ‘Kitap ehli’dir.” dedi. “İslam ve Hristiyanlık ortak bir tek tanrılı vizyonu paylaşıyor: tek bir ilahi Tanrı’ya inanç… Pek çok ortak değeri paylaşıyoruz: bilgiye, adalete saygı, yoksullara ve ayrıcalıklara sahip olmayanlara şefkat, aile hayatının önemi, ebeveynlere saygı.”
“‘Annene ve babana hürmet et’ aynı zamanda Kuran’ın bir hükmüdür. Tarihimiz birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Ancak, sorunun bir kökü vardır. Bu tarihin çoğu bir çatışma tarihidir: çoğu kez on dört asırdır karşılıklı düşmanlığa sahne olmuştur.”

ŞERİATI DOĞRU ANLAMANIN ÖNEMİNİ VURGULADI
Daha sonra eski Prens Charles, şeriat hukukundan bahsetmeye devam etti: “Bu ülkedeki insanlar sık sık İslam dünyasının şeriat kanununun zalim, barbar ve adaletsiz olduğunu tartışıyorlar.”
“Gazetelerimiz, her şeyden önce, bu düşüncesiz önyargıları pazarlamayı sever. Gerçek, elbette, farklı ve her zaman daha karmaşıktır. Benim anlayışım, ellerin kesilmesi gibi aşırılıkların nadiren uygulandığıdır.”
“Doğrudan Kuran’dan alınan İslam hukukunun yol gösterici ilkesi ve ruhu, eşitlik ve merhamet olmalıdır. Yargıda bulunmadan önce onun gerçek uygulamasını incelememiz gerekir.”
Ardından Galler Prensi Charles devam etti: “İsterseniz unutmayın, Türkiye, Mısır ve Suriye gibi İslam ülkeleri kadınlara oy hakkını Avrupa’nın kadınlarına verdiği kadar erken ve İsviçre’den çok daha önce verdi!”
“Bu ülkelerde kadınlar uzun süredir eşit ücrete ve toplumlarında tam bir çalışma rolü oynama fırsatına sahipler. Müslüman kadınların mülkiyet ve miras, boşandıkları takdirde bir miktar korunma ve iş yapma hakları, bin iki yüz yıl önce Kuran’da, her yerde uygulamaya tercüme edilmemiş olsalar bile, yazılmış haklardı. En azından Britanya’da, bu hakların bazıları anneannemin nesli için bile yeniydi!”
Kral Charles’ın İslam’la ilgili fikirleri bununla sınırlı değil: “Aynı zamanda, aşırılığın bir şekilde Müslümanın alamet-i farikası ve özü olduğuna inanmaya da kapılmamalıyız. Aşırılık, Hıristiyanlık da dahil diğer dinlerin tekeline sahip olmadığı gibi İslam’ın da tekeli değildir. Müslümanların büyük çoğunluğu, kişisel olarak dindar olmalarına rağmen, siyasetlerinde ılımlı. Onlarınki ‘orta yol dini’. Peygamber’in kendisi de aşırılıktan her zaman hoşlanmamış ve korkmuştur.”
İSLAM DA AVRUPA MİRASININ BİR PARÇASI
O zamanki Galler Prensi, ‘İslam’ın kalbinde’ gördüğü prensibi açıklamaya devam etti.
“İslam, insanlığın her alanında geçmişimizin ve günümüzün bir parçasıdır” dedi. “Modern Avrupa’nın yaratılmasına yardımcı oldu. Bu bizim mirasımızın bir parçası, ayrı bir şey değil.”
“Bundan da öte, İslam bugün bize, Hristiyanlığın kaybettiği için daha fakir olduğu bir dünyayı anlamanın ve bu dünyada yaşamanın bir yolunu öğretebilir. İslam’ın kalbinde, bütüncül bir Evren görüşünün korunması yatar. İslam – Budizm ve Hinduizm gibi – insanı ve doğayı, din ve bilimi, akıl ve maddeyi ayırmayı reddediyor ve kendimize ve çevremizdeki dünyaya dair metafizik ve birleşik bir görüşü koruyor.”
“Hristiyanlığın özünde hâlâ dünyanın kutsallığına dair bütüncül bir görüş ve doğal çevremiz için bize verilen açık bir vesayet ve sorumluluk duygusu vardır… Ancak Batı, bilimsel devrimin gelişiyle bu entegre dünya görüşünü yavaş yavaş kaybetti. Kapsamlı bir doğa felsefesi artık günlük inançlarımızın bir parçası değil.”